17 Sep
Nocturne'nin Hikayesi

Sihrin her çeşidi tehlikeli ve dengesiz olabilir; fakat bazı yöntemlerden ve disiplinlerden en becerikli, en yetenekli büyücüler bile kaçınır. Hakları da vardır. Runeterra'da “gölge sihri” öğrenmek ve yapmak, bir zamanlar dünyaya saldığı dehşetleri yeniden uyandırma korkusuyla yüzyıllar boyunca yasaktı.


Bu dehşetlerden en büyüğünün adı bile var. Ona Nocturne diyorlar.

Rün Savaşlarının bitmesine yakın tarihlerde, zafere giden yolu arayan savaş büyücüleri, düşmanlarının karşısında kendilerine avantaj sağlayacak her şeyi çaresizce deniyormuş. Et ve kemikten bedenini bırakıp ruhlar alemine ilk geçenin kim olduğu konusunda hiçbir kayıt yok; ancak zamanla büyücülerin bu tekniği sadece savaş meydanında değil, bilinçaltlarındaki düşüncelerden ve duygulardan oluşan diyarlarda birbirlerinin peşine takılmak için kullanmaya başladığı biliniyor. Fiziksel gerçekliğin kurallarının kısıtlaması olmaksızın, sıradan zihinlerin kavramakta zorlanacağı şekillerde savaşan bu büyücüler buyruklarını yerine getirecek, yarı saydam yarı somut suikastçılar yaratmaya bile başlamışlar. Bu işte en usta olanlar gölge büyücüleriymiş. Bu yüzden bir süre ruhlar alemine onlar hâkim olmuş ve bu boyutu karanlığa boğmuşlar.

Karanlık, dünyanın her yerindeki ölümlülerin düşüncelerine bulaşmış, morallerini bozup rüyalarını zehirlemiş. İsimsiz korkuları ölümlülerin peşine takmış, hatta bazılarının kendi ailelerine karşı dehşet verici davranışlarda bulunmasına sebep olmuş.

Kimse Nocturne'ün nasıl oluştuğunu bilmiyor. Bazıları onun bu çekilen acılardan bir anda oluştuğunu söylerken, bazılarıysa suikast amacıyla yaratılmış basit bir yaratığın bu acıların etkisiyle daha bilinçli ve ölümcül bir hale gelmesi sonucu oluştuğunu düşünüyor. Ne olursa olsun, bu gölge yaratık soyut bir biçime sahipti ve akıl almaz bir dehşet sonucu ortaya çıkmıştı. Nocturne kibarlıktan, onurdan veya asaletten anlamazdı. O, korkunun beden bulmuş haliydi ve kendini dizginleyebilecek bir varlık değildi.

Bu şeytani yaratık ruhlar aleminde inleyerek dolanıyor ve ona hayat veren ahmak, vefasız büyücülere kendi acısına son verebilmek için çaresizce saldırıyordu. Nocturne acı içindeydi ve bu acı onu daha da zalim bir hale getiriyordu; fakat ölümlülerin korkularının tadına alışması uzun sürmedi. Ruhlar aleminde zamanın pek bir anlamı yoktu; ancak Nocturne, avının hayatına son vermeden önce ıstırabının tadını çıkarabilmek için kovalamacayı olabildiğince uzatıyordu. Bir süre sonra, Nocturne'ün diyarına girmeye cesaret edebilen kimse kalmamıştı.

Bu iblis, dünyaları ayıran ince örtünün ardından ölümlüleri avlamasaydı Rün Savaşlarının sonucu farklı olur muydu? Bu soruya kesin bir cevap vermek zor; ancak aradan geçen zamanda gölge sihrine ait bilgiler saklandı ve birçok ülke gölge sihri uygulayanlara ölüm cezası vermeye başladı.

Ruhlar aleminde kapana kısılan ve artık avlayacak davetsiz misafiri kalmayan Nocturne aç kalmaya başlamıştı. Bir zamanlar tadına vardığı leziz korku ziyafetlerine benzeyen tek şey, ölümlülerin uyurken habersiz bir şekilde bilinmezde sürüklenen zihinleriydi. Sihir akıntılarının iki evreni birbirinden ayırdığı ve huzurlu rüyaların bir anda karabasanlara dönüşebildiği yere sürüklenen Nocturne, fani dünyaya fiziksel olarak geçmenin bir yolunu bulmuştu.

Artık bir gölgeden ibaret olan ve gözlerinde soğuk ışıklar yanan Nocturne, Runeterra'daki insanların en ilkel korkularının şeytani bir yansımasına dönüştü. İster kalabalık şehirlerde olsun ister ıssız tepelerde, en kudretli kraldan tutun da en yoksul köylüye kadar herkes Nocturne'ün avı. Bu iblis, ölümlülerin gösterdiği ruhsal zayıflıkları dehşete ve sonsuz karanlığa çevirmek için fırsat kolluyor.

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.
BU SİTE İLE KURULMUŞTUR